Sanrılar
- ysngngr
- 13 Ara 2024
- 1 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 4 Şub
Sanıyoruz.
Denizin mavi olduğunu sanıyoruz mesela. Oysa yalnızca gökyüzünün bir yansıması… Bulutların hafif olduğunu sanıyoruz. Oysa içlerinde taşıdıkları ağırlıkla, bir fırtınayı haber vermeye ne kadar da yakınlar...
Gölgelerin ise gerçek bir varlık olduğunu düşünüyoruz. Ama onlar yalnızca ışığın, önüne çıkan engellerle oynadığı bir oyun. Tıpkı gerçek sandığımız nice şeyin, yalnızca zihnimizdeki bir yanılsamadan ibaret olması gibi.
Hiçbir şey, sandığımız gibi değil. Aşk, o büyük cümlelerle konuşan, ama küçük anlarda kaybolan bir misafir. Dostluk, zamana direnir gibi görünse de bir anlık sessizlikte yok olabilen bir iz.
Ve aile… Sonsuz sevgi dediğin, kimi zaman koşulsuz, bazen de koşullu bir bağ; kimi zaman da bir kalıba sıkışma savaşı.
Sanrılar içinde yaşıyoruz. İnandığımız hikayelerin, inanmayı seçtiğimiz gerçeklerin peşinden sürükleniyoruz. Ve işte tam da burada, kendimize sorular sormalıyız: Neyi gerçekten biliyoruz? Hangi sevgi koşulsuz, hangi güven sarsılmaz? Kendimize bile dürüst değilken, başkalarından ne bekliyoruz?
Bir uyanışa ihtiyacımız var. Sanrılarla yüzleşmeye, gerçekle hayali ayırmaya. Hatalarımızı görmek, eksiklerimizi kabul etmek, ve en önemlisi, yıkıldığımız yerden yeniden kalkmayı öğrenmek için.
Hayat, sandığımız gibi olmayabilir. Ama bu onu daha az değerli yapmaz. Sanrılarımızı bırakıp, gerçeği kucaklamaya cesaret ettiğimizde, belki de ilk kez gerçekten yaşıyor olacağız.
