top of page

Meydan Okumak Gerek

Yazarın fotoğrafı: ysngngrysngngr

Kendine meydan okumayan bir insan, hayata dokunmamış bir taş gibi ağırdır; var ama hareketsiz. Tolstoy, “sadece kitap okumak yetmez insana” dediğinde, belki de bizi bu hareketsizliğimizden silkelemeye çalışıyordu. Çünkü insan dediğin, bazen kendi bildiklerinden geçmek zorundadır. Kendine, hayata ve dünyaya meydan okumak...


Hepsi birbirine dolanmış ince yollar gibi. Her biri, bir adım daha atmayı, her adımda biraz daha yanılmayı, bazen de yanıldığın yerden doğrulmayı fısıldar. O sabah uyanmak istemedim. Gözlerimi açtığımda her şey griydi: tavan, duvarlar, zihnimdeki düşünceler... Ama içimde bir ses, inatçı bir ses, beni yatağımdan kaldırmaya zorladı. “Kalk ve yürü,” diyordu. Yürü ve o gri perdeyi arala. Ayağa kalkmak, insanın kendine attığı ilk adımdır.


Yola çıktığımda, rüzgar yüzümü kesiyordu. Soğuk, sert ve acımasız. Ama yine de bir şey beni yolda tutuyordu. Karşımda dağ gibi bir yokuş ve beni yolda tutan o ses. Sonra, sessiz evler ve sisli bir orman gibi duran mahallelere vardım. Devam etmem gerekiyordu; bırakamazdım. Yol uzun, zemin kaygandı, ama ayağa kalkmıştım bir kere. Kendime meydan okumak, bu tırmanışı kabul etmekti. Her adımda dizlerim titrese de, durmadım...


Dar bir sokağın sonunda, dairesel bir meydanda ulaştım. Mahalle aralarında birikmiş yağmur suları küçük bir dere gibi akıyordu; kararlı bir şekilde yolunu bularak. O akışı izlerken fark ettim: Hayat da böyleydi. Akan bir su gibi, yolunu buluyor ve önüne çıkan taşlara meydan okuyordu. Sokak lambasının altında durup elimle o suya dokunur gibi yaptım. O anda şunu anladım: Hayata meydan okumak, onun akışına ayak uydurmak ama kendi izini de bırakmaktır.


Yürüyüp devam ettim. İstanbul’un yorgun yüzlü mahallelerinden birinde; eski, yıpranmış binaların arasında bir yaşlı adam oturuyordu. Gözlerime baktı ve şöyle dedi: “Burada herkes kendi savaşını verir. Ama unutma, savaşlar sadece kazanılmaz; bazen savaşmak da yeterlidir.” O anda anladım ki dünyaya meydan okumak, bu eski evler gibi ayakta kalmaktır. Yıpranıyorduk, ama yine de direniyorduk.


Bu fotoğraftaki evler gibi; eski, yıpranmış ama dimdik. Yıllara meydan okumuşlar. Her bir pencere bir hikâye, her bir duvar bir savaş taşıyor. Dünyanın değişen yüzüne inat, ayakta kalmanın zaferini temsil eder gibiler. Ve bu kare, meydan okumanın bir özeti gibi: Hayatın yıpratıcı ellerine karşı direnmek, ama yine de o gökyüzünü seyretmekten vazgeçmemek.


                       photo by ysngngr - yasin güngör
                       photo by ysngngr - yasin güngör

bottom of page