top of page

Kendi İçindeki Gerçek

  • Yazarın fotoğrafı: ysngngr
    ysngngr
  • 25 Ara 2024
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 30 Oca

Hayat, kendimizi bulma ve yaratma yolculuğu. Ama bu yolculuk, ne kadar kendi yolumuz olabiliyor? Doğru insanı veya anı bekleyenler, yıllarını bir hayalin peşinde geçirir. Yanlış insana katlananlar, içten içe koparken dışarıda bir düzeni sürdürmek için çabalar. Hayatını adayanlar ise, kendilerini unuturken bir başkasını inşa eder, yoksa imha mı eder? Peki ya kendimiz? Kendimiz olabilmek, kendi hayatımızı yaşayabilmek için ne yapıyoruz ya da ne kadarını yapabiliyoruz?


Kendin olabilmek, yavaşça tüketilen bir kimlik haline geliyor. Bir yandan toplumun beklentileri, diğer yandan içimizdeki arzular bizi farklı yollara sürüklüyor. Hangimiz sadece kendimiz olarak kalabiliyoruz? Bir başkasının gözünde 'iyi' ya da 'doğru' olmak için, kaç kez kendimizden vazgeçtik? Kaç farklı 'kişi' olduk, kaç farklı maske taktık? Ve bunların sonunda, ne kadar kendimiz kalabildik?


Belki de asıl mesele, kendimizi ararken harcadığımız o süreç. Çünkü o süreçte sadece zamanı değil, aynı zamanda benliğimizi de tüketiyoruz. Bir rolden diğerine geçerken, her bir parçayı biraz daha kaybediyoruz. Bu kayıp, bir yandan bizi tamamlanmaya yaklaştırırken, diğer yandan eksik hissettiriyor. Çünkü bu tamamlanma arayışı genelde başkalarının dayattığı parçaları içeriyor. "Kendimiz" dediğimiz şey, gerçekten bize mi ait, yoksa çevrenin öğrettiklerinden ibaret mi?


Kendimiz olmak, aslında bir eylem değil, bir meydan okuma. Kendi değerlerimizi savunmak, kendi yolumuzu çizmek ve bu yolda yalnız kalmayı göze alabilmek... Ama gerçek şu ki, çoğumuz yalnız kalmaktan korkarız. Bu korku, bizi yanlış insanlara katlanmaya, doğru insanı beklemeye ve hayatımızı başkaları için feda etmeye iter. Ve sonunda, kendimiz olabilmek için harcadığımız hayat, tüketilen bir hayat olur.


Belki de sormamız gereken soru şu: Kendimiz için kim olduk? Hayatta bize biçilen rolleri ne kadar sorguladık? Ve en önemlisi, daha kaç kişi olmamız gerekiyor ki, nihayet kendimiz olabilelim? Bu soruların cevapları, belki de kendimizi tüketmeden bulabileceğimiz yolun tek anahtarıdır.


Kendin olabilmek için önce kendimizi kabul etmeliyiz. Tüm eksiklerimizle, hatalarımızla ve korkularımızla... Ve belki de en önemlisi, tüketmenin yerine inşa etmeyi öğrenmeliyiz. Çünkü tüketmek, ne kadar derin olursa olsun, sonunda bir boşluk bırakır. İnşa etmek ise, hem kendimizi hem de hayatı anlamlı kılar.


‘’Adamın yumrukları bir haykırış: kendi yazgısını yoğuran bir iradenin sessiz çığlığı. Sıkılı yumruklar, hayatın dikenli yollarında açılan izler; karanlık bir bilinmezin göğsüne saplanan kararlı bir duruş. O yumruklar her sıkıldığında, biraz daha kendimize yaklaşırız, biraz daha kendi gerçeğimizi yontarız. O adamın yüzü, bir gölge gibi; çünkü hakiki kimlik, ancak bu kavganın sonunda gün yüzüne çıkar.’’ 


İşte, kendini bulmanın sancılı yolculuğu tam da budur: bir fotoğraf karesinde donmuş bir an değil, zamanın derinliklerinde yankılanan ve sürekli değişen bir öykü…


                       photo by ysngngr - yasin güngör
                       photo by ysngngr - yasin güngör

bottom of page