Bazı yollar vardır; yalnız yürürsün, ama ayak seslerin yankılanır. O yankı bile sana inanır belki, ama insanlar? Onların inancı genelde sonucu görmekle başlar. O yüzden, ne zaman bir hayal peşine düşsem, en zor olanı yakınlarımı ikna etmek olurdu. Anlamazlardı. Çünkü hayaller görünmezdi. Ve insanlar, gözleriyle görmedikleri şeye inanmakta daima zorlanırdı.
İnsanın hayallerine tutunması yetmez, başkalarının “olmaz”larına da dirayet göstermesi gerekir. İşte bu dirayet, hayalin kendisinden daha yorucudur. Çünkü yolun başında, sırtında sadece kendi korkularını değil, başkalarının şüphelerini de taşırsın. “Bu işten bir şey çıkmaz” der biri. Diğeri, “Bu kadar kolay olsa herkese yapardı.” diye ekler. Ve o sesler yankılanır zihninde, ayak seslerinin önüne geçer.
Bir insanın en yakını bile inanmıyorsa, geriye ne kalır? Hayal dediğin, sadece bir düş mü? Ya da yol dediğin, sadece bir kaçış mı? Sorgularsın. Ama her sorgu sonunda anlarsın ki, hayal kurmak cesaret ister, kanıtlamak ise sabır. Ve sabır, hayalden daha büyük bir mücadeledir.
Ben ne zaman bir hayalimi paylaşsam, gözlerinde o bildik ifadeyi görürdüm. "Olmaz." Bu kelime, hayalinin kapısını aralamadan yüzüne kapanan bir kapıdır. İnsan, en yakınlarından destek beklerken, o kapının sesini duyar. Öyle bir kapı ki, içeri yalnızca kanıtları kabul eden. Ama sen, o an bir şey bilirsin: Kanıt, inançsız bir kalbin açamayacağı bir anahtardır.
Zamanla öğrendim. Kanıt arayanlar, hayallerimi anlamayanlardır. Onlar için başarmak, göstermekle eş anlamlıdır. Ama hayal dediğin, başkalarının görmesi için kurulan bir şey değildir. O, varoluşunun en saf hali, yaşamının özüdür. Ve bu özü savunmak, her zaman en zor olanıdır.
Bir gün durdum ve sordum kendime: "Ben neden kendimi kanıtlamak zorundayım?" Bu, benim yolum değil miydi? Benim hayalim, benim nefesim değil miydi? O gün fark ettim. Kanıtlamak, insanın kendini bir odaya hapsetmesi gibiydi. Ve ben, o odadan çıkmaya karar verdim.
Düştüğüm yolda kalkmayı kendi inancımla başardım. Ne bir el uzandı, ne bir destek oldu. O an anladım ki, yoluna devam etmek için önce kendine inanman gerekiyor. Ve inandıkça, düştüğün yer bile sana yeniden yürümeyi öğretir. Çünkü en büyük kanıt, yola devam edebilmektir. Kanıtlamak değil, yürümek için varsın. Ve yürümenin kıymetini, yalnızca inananlar anlar…
