top of page

Çatlaklardan Sızan

Yazarın fotoğrafı: ysngngrysngngr

Bazen bir vazo gibi hissedersin. İnce işlenmiş, göz alıcı bir sanat eseri. Ama içten içe, kimsenin göremediği çatlaklarla dolu. Yeterince yakından bakıldığında, o çatlaklar sanki “Ben de kırıldım” diye fısıldar. İşte orası, insanın kendini gerçekten tanımaya başladığı yerdir. Çünkü hayat, bir cam ustasının fırını gibi, seni önce ateşe atar, sonra soğutur. Sertleştiğini sanırsın, ama en ufak bir darbede dağılacak kadar kırılgansındır hala.


Acı, hepimizde var. Ama fark şu ki; kimileri acıyı süsler, kimileri saklar, kimileri de ondan bir sanat eseri yaratır. Peki ya sen? Acını nereye koyuyorsun? Üzerini bir halıyla örtüp misafirlerini başka odalarda mı ağırlıyorsun? Yoksa odayı olduğu gibi bırakıp, “İşte bu benim evim” diyebiliyor musun?


Yenilgi, dışarıdan kayıp gibi görünür. Ama içten içe kazandığın bir savaştır aslında. Bütün maskelerin düştüğü, kim olduğunu gördüğün o an… İşte orada durup kendi yüzüne bakabilmelisin. Çünkü herkes güçlü görünmek ister, ama asıl güç, zayıf olduğunu kabul edip o zayıflığın içinden yeni bir kimlik doğurabilmekte yatar.


Hatırla, güneşin bile doğabilmesi için önce karanlığa ihtiyacı olduğunu. Belki de senin karanlığın, bir sonraki ışığının habercisidir. Ama o ışık öyle kendiliğinden gelmez. Tıpkı bir tohumun filizlenmesi için toprağın sıkışmasına, suyun sabrına ve güneşin sıcaklığına ihtiyacı olduğu gibi, senin de acının içinden geçmen gerekir. Kendini o toprağa gömüp, yeniden başlamayı göze almalısın.


Kendine sor, kaç yenilgi biriktirdin içinde? Kaçını hâlâ yük gibi taşıyorsun? Aslında hepsi birer hediye, ama sen o kutuları açmaya korkuyorsun. Çünkü hediyelerin bazıları dikenli olabilir. Parmakların kanayabilir. Ama o kan, ruhunun dökülen son ölü hücrelerini temizler belki.


Güzel insanlar, bu dikenleri toplamış olanlardır. Ellerindeki yaralar, gördüğün en derin desenleri yaratır. Onlar güzelliği, çiçeklerle süslenmiş bir bahçeden değil; yıkılmış bir binanın enkazından toplar. Çünkü gerçek güzellik, sadece var olanı sevmek değil, olanı anlamak ve onu yeniden yaratmaktır.


Ve sen… Belki de şu an, aynaya bakıyorsundur bu satırlarda. Bir soruyu sakince düşünebilirsin: “Ben kimim?” belki de “Ben, kim olabilirim?” ya da “Kim olmak için kimden vazgeçtim.” Bırak, acın sana rehberlik etsin. Kırıl... Ama o kırık yerlerden ışık sızsın. Belki de güzelliğin sırrı, tam da o çatlaklarda saklıdır...



bottom of page