top of page

Aşkıdevrim

Yazarın fotoğrafı: ysngngrysngngr

Aşk, çağrıldığında gelen bir misafir mi, yoksa kendiliğinden zuhur eden bir devrim mi? Belki de iki kişinin yüreklerini farkında bile olmadan birbirine eşleştiren görünmez bir tesadüf. Evet de olabilir, hayır da. Hangi kapıdan girdiğini bilmediğimiz, ama çıktığında ardında izler bırakan bir misafir.


Hiç beklemediğim bir anda, ikimizin de birbirine ihtiyacı olduğunu bilmeden, sessizce yüreğimize yerleşen bir aşkın mirasından bahsetmek istiyorum...


Şu konuda hemfikirdik: Hayatlarımız birbirinde büyük izler bırakmıştı. Hayat, bizi bir noktada buluşturduğunda, birbirimize ne kadar ihtiyacımız olduğunu bilmiyorduk. Belki de bilmek istemiyorduk.


Frida Kahlo’nun dediği gibi; aşkın, acının ve devrimin kadınıydı o. Duygularıyla savaşmazdı, çünkü onların korkusuzca yaşanması gerektiğini bilirdi. Hayatta tek korkusuz olduğu konu da aşktı. Büyük, aşılması imkansız duvarları yıktık; devrimler yaptık. Ama el ele değil; umutla, çırpınışla, belki de yıkılma korkusuyla. Derin, köklerinden çıkardığımız bir duygunun ortasındaydık. Tanımı yoktu, ama gerçekti.


Bir olduğumuzda dağ gibiydik, ayrıyken kırılgan. Kaçmayı denedikçe yaklaştık. Mevzilerimize saklanıp birlikte kurşunlara göğsümüzü siper ettik. Acıları, sevgiye karışmış bir teslimiyetle kabul ettik. Ama bir yanımız hep eksikti; korku ve kuşku ellerimize çiviliydi. Her şeye rağmen, bir tutku vardı içimizde; adeta şehvetin ötesinde, birbirimize itildikçe daha derinlere çekiliyorduk.


Hayallerimiz, gerçekle başa çıkamayacak kadar büyüktü. Gerçek olmasından korktuğumuz için inanmadık. Sen bana aktın, ben sana. Deli bir nehir gibi tükendik akarken. Ve yaralarımızı sarmaya çalışırken yenilerini açtık. Görmedik, ya da görmeye cesaret edemedik.


Eski yaralar kabuk bağlamıştı, evet. Ama şimdi yeni yaralarımız vardı, çıplak, kanayan. Akan kan, özleme karışmıştı; bir ses, bir film ya da bir t shirt  gibi beklenmedik anlarda hortluyordu. Kabuk tutsun diye dua ederken, iyileşmekten korkuyorduk.


Çünkü iyileşmek, vazgeçmekti biliyordu. Bu hayata alışamıyorduk. Geçmiş, kara bir bulut gibi üzerimizdeydi. Bir gün meltemdi, ertesi gün avucumuzdaki kelebek. Zaten biz, biz değildik. Kimdik, bilmiyorduk.


Ama ikimizin de bildiği iki şey vardı: Birincisi, kaçınılmaz son, bizim için bir son değildi; yepyeni bir başlangıçtı. İkincisi ise, bu hikâyenin sadece ikimize ait olduğuydu...


photo by ysngngr
photo by ysngngr

bottom of page